4 Haziran 2012 Pazartesi

TEVBE ETMEYENLERİN DURUMLARI YÜCE ALLAH TEVBE ETMEYENLERİ ZALİM OLARAK NİTELENDİRİR

TEVBE ETMEYENLERİN DURUMLARI YÜCE ALLAH TEVBE ETMEYENLERİ ZALİM OLARAK NİTELENDİRİR

 Allah Kuran’da alaycılığın çirkin bir ahlak olduğunu ve iman edenlerin bundan sakınmaları gerektiğini bildirmiştir. Müminler arasında alayın yeri olmadığını Allah, bir ayette şöyle hükme bağlar: 
“Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi ‘olmadık-kötü lakablarla’ çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir.” (Hucurat Suresi, 11)
Bu ayet, alayın her türlüsünden şiddetli bir kaçınma gerektirir. Buna karşın, bazı insanlar alay etmeyi, sadece önünden geçen birine çelme takıp yere düşünce kahkahalarla gülmek gibi kaba hatlarla düşünüyor olabilirler. Oysa alay kurnaz bir gülümseme, espriyle yumuşatılmış bir “iğneleme” ya da açıkça tavır sergilenemeyecek bir ortamda, aynı alaycı hissi paylaşan biriyle göz teması kurma şeklinde de olabilir. Bu tip hareketlerin müminlerin arasında yaşatılmaları son derece çirkin bir tavır olur. Öyle ki, Kuran’da, “kaş göz işaretleriyle alay eden”lerin sonunun “hutame” olduğu şöyle haber verilmektedir:
“Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline; Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, ‘hutame’ye atılacaktır. “Hutame”nin ne olduğunu sana bildiren nedir? Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir. Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar. O, onların üzerine kilitlenecektir; (Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır).” (Hümeze Suresi, 1-9)
Bu açık hükme rağmen, bir müminin alaycılık gibi Kuran dışı bir tavra bilinçli olarak girmesi söz konusu olmaz. Ancak unutulması durumunda, kişinin hemen nefsini kınaması ve yaptığı bu hareketten ötürü tevbe etmesi gerekir.
TEVBE ETMEYENLERİN KARŞILAŞACAKLARI AZAP
“Ve Rabbiniz’den bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe edin. O da sizi, adı konulmuş bir vakte kadar güzel bir meta (fayda) ile metalandırsın ve her ihsan sahibine Kendi ihsanını versin. Eğer yüz çevirirseniz gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım.” (Hud Suresi, 3)
Yüce Allah bu ayette Kendisi’nden içi titreyerek korkan, hatalarından ve günahlarından dolayı bağışlanma dileyip, tevbe eden salih müminleri, dünya hayatında en güzel şekilde nimetlendireceğini ve onlara ihsanda bulunacağını bildirmektedir. Ayrıca ayette bağışlanma dilemenin nimet verilmesine vesile olacağına işaret edilmektedir.

Mümin, kendisini yaratan Yüce Allah’ın büyüklüğünün bilincinde olduğu, O’nun emir ve yasaklarına uyduğu, hatalarından dolayı bağışlanma dilediği, Allah’ın rızasını kazanmak için yaşadığı ve cenneti umut ettiği için daima Allah’ın yardımı ve ihsanı ile karşılık görür. Allah kullarının tüm hayırlı amellerine en güzeliyle karşılık verir. Çünkü Yüce Allah Kendisi için yapılan hiçbir ihsanı karşılıksız bırakmaz. 
Allah’tan bağışlanma dilemek, tevbe etmek salih bir mümin özelliğidir. Bu davranışlar müminin Allah karşısında ne kadar aciz ve zayıf olduğunun farkında olduğunun da bir ifadesidir. Çünkü iman edenler hataları ve eksiklikleri olduğunu ve dünya hayatı boyunca da hata yapabileceklerini bilmekte, bundan dolayı Allah’ın rahmetini dilemektedirler. Mümin, imanı arttıkça kendi hatalarını daha iyi fark etmeye başlar. İçinde bulunduğu durumu daha net kavradığı, Allah korkusu çok daha arttığı için, bir yandan hatalarını düzeltmeye, tekrarlamamaya çalışırken bir yandan da hataları için sürekli olarak bağışlanma diler. İşte şuurlu bir müminin göstermesi gereken davranış budur.
Ayetin sonunda ise Allah’a iman etmeyen insanların ahirette büyük bir azap ile karşılık bulacakları haber verilmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder